|
TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ ÜZERİNE[i]
TARİŞ, ANTBİRLİK, ÇUKOBİRLİK gibi büyük bazı "tarım satış
kooperatifleri birlikleri"nin adları, çeşitli olaylar dolayısıyla, günlük
basında ve yayında sık sık geçiyor. Öyle görünüyor ki, tarım satış
kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili ve bilinip söylenegelmiş bazı olguları kısaca
anımsamakta yarar var.
1929
büyük ekonomik bunalımını izleyen çetin yıllarda, Türkiye'de topraklı
köylülüğü örgütleyip tarımsal üretimi ve tarımsal ürün dışsatımını
geliştirme çabaları gösterilir. Bununla ilgili olarak, 1935 yılı sonlarında, 2834
sayılı "Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun"
çıkarılır. Dili bakımıdan da ilgi çeken[ii] bu yasaya göre, tarım
satış kooperatifleri ile birliklerinin kuruluş ergeleri [amaçları, erekleri]
şunlardır:
"a)
Ortakların ürünlerine devamlı sürüm ve alıcılar bulmak;
"b)
Lüzumunda bu ürünleri ham madde olarak işlemek ve böylece elde edilen maddelerin
satışını yapmak;
"c)
İç ve dıştaki aracılara giden kazancı üretmenlere mal ederek durumlarını yabancı
ülkelerdeki üretmenlere karşı kuvvetlendirmek;
"ç)
Piyasada düzen verici bir yer alarak fiyatların zararlı dalgalanmalarının önüne
geçmek, ürünlerin yoğaltım [tüketim] piyasasında en iyi fiyatlarla satışını
başarmak;
"d)
Yurt ürünlerinin standartlaştırılmasında üretmenlerle çıkatçılara
[dışsatımcılara, ihracatçılara] düşen ödevleri gerçekleştirmek;
"e)
Ortakların üretim ihtiyaçlarına yarayan her çeşit araç ve yaraçları toptan ucuz
olarak edinip dağıtmak gibi çıkat ürünlerini ucuza mal etmek, kalitesini
iyileştirmek, satış kapasitesini artırmak ve bunların arsıulusal [uluslararası]
piyasalarda en iyi fiyatla satışını sağlamaktır."
O zamanlar
güdülen "ulusalcı" politikanın açık izlerini de taşıyan bu
"ergeler"den anlaşıldığı gibi, sözkonusu kooperatiflerin ve birliklerinin
kurulması ile tarımsal sanayiin geliştirilmesi ve ekonomik bunalıma karşı savaşım
da gözönünde tutulur. Bu "ergeler"le, o zamanlar çoğu gayri müslim olan
(Türk olmayan) ticarî burjuvaziye karşı bir tutum takınıldığı da söylenebilir.
2834
sayılı yasanın birinci maddesine göre, "en az on çiftçi aralarında değişir
kapitalli, değişir ortaklı ve buçlu soravlı [sınırlı sorumlu] Tarım Satış
Kooperatifleri kurabilirler.
"Çiftçi
olmayan veya Kooperatifin çalıştığı ürünlerüzerinde tecim [ticaret] ve
komisyonculuk yapanlar bu kooperatife giremezler."
Yasanın 7.
maddesine göre, "Tarım Satış Kooperatifleri ortakları, on sene ortaklık
yapmadıkça yükendikleri ortaklık payının hepsini ödemedikçe ortaklıktan
çıkamazlar. ... Ölen ortaklar için de bu hükümler taptanır [uygulanır]."
Ortaklar kooperatife böylesine sıkı sıkıya bağlanmakla birlikte, "Bu kanunda
yazılı Tarım Satış Kooperatifleri ile Birliklerin ortaklarınca imzalanacak
anamukavelename [anasözleşme] formülleri Ziraat Bankasınca hazırlanır, Ekonomi
[şimdi Ticaret] Bakanlığınca onanır ve İcra Vekilleri Kurulunca kabul edilir."
(Madde 4).
Tarım
Satış Kooperatifleri Birliklerinin kurulmasına gelince,
"Madde
2 — En az üç Tarım Satış Kooperatifi, satışını yaptıkları ürünlerin çıkat
ve piyasa merkezlerinde Ekonomi [şimdi Ticaret] Bakanlığının onamile bir Tarım
Satış Kooperatifleri Birliği kurarlar. Her çıkat ve piyasa merkezinde bir ürün
için ancak bir birlik kurulabilir." Böylece, bir dışsatım ve piyasa merkezinde
bir ürün için ilk birliğin kurulması kolaylaştırılıp başka birlik
kurulması yasaklanarak, örgütlenmede merkezileşmeye ağırlık verilir. Dolayısıyla,
bugün, bir "tarım satış kooperatifleri birlikleri enflasyonu" yoktur.
Bir
"tarım satış kooperatifleri birliği"nin "bütün üyelerini temsil eden
en yüksek organı Genel Kuruldur." Anasözleşmeye göre,
"Her
ortak kooperatif, Genel Kurulda Kooperatif Genel Kuruluna katılacak ortak sayısı ve
Kooperatifin Genel Kurulunun görüşülen iş yılındaki teslimat ortalaması ile
orantılı sayıda temsilci tarafından temsil edilir.
"Kooperatif
Genel Kuruluna girme hakkına haiz her (400) ortak ve ürüne göre Ticaret
Bakanlığınca tesbit edilecek ürün birimi için birer temsilci hesaplanır."
Bütün
bunlardan şu sonuç çıkar: Büyük veya çok topraklı köylüler ile orta köylülerin
çoğunlukta bulunduğu kooperatifler, Genel Kurulda daha çok üye ile temsil edilir.
Böyle olmayan kooperatiflerde ise, büyük ve orta köylülerin Genel Kurula seçilme
şansları artırılır.
Yasanın
19. maddesine göre, "Tarım Satış Kooperatifleriyle Birliklerinin işleri Genel
Kurullarınca seçilen dörder kişilk Yönetim Kurulları tarafından görülür"
ama, "Birliğin Genel Direktörü doğrudan doğruya Ekonomi [şimdi Ticaret]
Bakanlığınca atanır. Genel Direktör Yönetim Kurulunun tabiî üyesi sayılır.
Birlik adına imza koymaya yetkili başka işyarlarla [memurlarla] Satış Kooperatifleri
direktörlerinin atanması ve işlerinden çıkarılması Ekonomi [şimdi Ticaret]
Bakanlığının kabulüne bağlıdır." Anasözleşmenin 31. maddesine göre,
"Birliklerin Genel Direktörlük emrinde çalışacak memurlardan Birlik adına imza
koymağa izinli olanların tayini ve işten el çektirilmesi, Genel Direktörün teklifi
ile Yönetim Kurulu kararına ve Ekonomi [şimdi Ticaret] Bakanlığının tasdikine
bağlıdır. Bunlardan başka lüzumunda Birlik işlerinde kullanılacak memurların
tayini veya işten el çektirilmesi Genel Direktörlük yetkisi içindedir."
Şimdi,
bütün bunlar gözönünde tutulup, tarım satış kooperatiflerine ve birliklerine kooperatif
gözüyle bakılırsa, "Bu kooperatiflerin özünde demokrasi yoktur"[1]
denebilir; ama bu kuruluşlara şirket gözüyle bakılırsa, böyle konuşmak
yanlış olur; çünkü onlarda da kapitalin özgürlüğü ve egemenliği vardır. Şu
farkla ki, politik iktidar hiçbir şirkete onlara karışabildiği kadar karışamaz.
Buraya kadar üzerinde durulan noktalar, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
ilerde gösterdikleri gelişmeyi daha iyi anlayabilmek için önemlidir. Bu kooperatifler
ve birlikleri, devlet kapitalizmi anlayışına uygun olarak, topraklı köylülüğün
kapitaliyle yaratılmış ilginç kuruluşlardır. Onlara, örneğin 1163 sayılı yasaya
göre kurulmuş kooperatiflere ve birliklerine bakıldığı gibi bakılmamak gerekir.
Nitekim, ülkemizde politik iktidarlar buna uygun davranmakta, bir TARİŞ'e bir KÖY-KOOP
gözüyle bakmamaktadırlar.
1977 yılı
sonunda, tarım satış kooperatifleri birliklerinin sayısı, kuruluş yerleri ve
yılları TABLO I'deki gibidir.
|
TABLO — I |
|
|
Sıra No. |
|
Birlik adı |
|
Kuruluş yeri ve
yılı |
|
1 |
|
Tariş - Üzüm |
|
İzmir |
|
1937 |
2 |
|
Tariş - İncir |
|
» |
|
» |
3 |
|
Fiskobirlik |
|
Giresun |
|
1938 |
4 |
|
Mesebe (Tasfiye
halinde.) |
|
İstanbul |
|
» |
5 |
|
Güneydoğu -
Fıstık |
|
Gaziantep |
|
1940 |
6 |
|
Çukobirlik |
|
Adana |
|
» |
7 |
|
Tariş - Pamuk |
|
İzmir |
|
1949 |
8 |
|
Tariş -
Zeytinyağı |
|
» |
|
» |
9 |
|
Kozabirlik |
|
Bursa |
|
1950 |
10 |
|
Antbirlik |
|
Antalya |
|
1952 |
11 |
|
Marmara Zeytin |
|
Bursa |
|
» |
12 |
|
Gülbirlik |
|
Isparta |
|
» |
13 |
|
Taskobirlik |
|
Nevşehir |
|
1958 |
14 |
|
Narenciyebirlik |
|
Adana |
|
1959 |
15 |
|
Trakyabirlik |
|
Edirne |
|
1966 |
16 |
|
Ankara - Elma |
|
Ankara |
|
1968 |
17 |
|
Güneydoğu -
Üzüm |
|
Gaziantep |
|
» |
18 |
|
Güneydoğu -
Zeytin |
|
» |
|
» |
19 |
|
Güneydoğu -
Kırmızı Biber |
|
» |
|
» |
20 |
|
Güneydoğu -
Bakliyat |
|
» |
|
» |
21 |
|
Yerfisko |
|
Mersin |
|
» |
22 |
|
Şeftalibirlik |
|
Bursa |
|
» |
23 |
|
Narenciyebirlik |
|
Antalya |
|
» |
24 |
|
Ankara - Patates |
|
Ankara |
|
» |
25 |
|
Ankara - Sebze |
|
» |
|
» |
26 |
|
Tiftikbirlik |
|
» |
|
1969 |
27 |
|
Tavkobirlik |
|
Bursa |
|
» |
28 |
|
Kayısıbirlik |
|
Malatya |
|
» |
29 |
|
Marmara - Üzümbirlik |
|
Bursa |
|
» |
30 |
|
Ankara - Soğan |
|
Ankara |
|
» |
31 |
|
Tavkobirlik (Bursa) |
|
» |
|
» |
32 |
|
Trakya - Üzümbirlik |
|
Tekirdağ |
|
» |
33 |
|
Antalya - Sütbirlik |
|
Antalya |
|
1976 |
|
|
|
TABLO — II |
|
|
|
|
BİRLİKLERE
BAĞLI |
|
BAĞIMSIZ |
|
TOPLAM |
|
|
|
Yıllar |
|
Koop.
sayısı |
|
Ortak
sayısı |
|
Koop.
sayısı |
|
Ortak
sayısı |
|
Koop.
sayısı |
|
Ortak
sayısı |
|
1970 |
|
487 |
|
231.667 |
|
131 |
|
7.735 |
|
618 |
|
239.402 |
1971 |
|
488 |
|
236.302 |
|
143 |
|
8.691 |
|
631 |
|
244.993 |
1972 |
|
490 |
|
243.329 |
|
145 |
|
8.756 |
|
635 |
|
252.958 |
1973 |
|
499 |
|
254.492 |
|
143 |
|
10.583 |
|
642 |
|
265.075 |
1974 |
|
502 |
|
273.944 |
|
148 |
|
10.861 |
|
650 |
|
284.805 |
1975 |
|
505 |
|
318.602 |
|
153 |
|
11.416 |
|
658 |
|
330.416 |
1976 |
|
520 |
|
375.152 |
|
166 |
|
10.703 |
|
686 |
|
385.855 |
1977 |
|
524 |
|
410.687 |
|
179 |
|
9.041 |
|
703 |
|
418.728 |
|
|
Kaynak: T. C.
Ziraat Bankası Kooperatifler Müdürlüğü,
1977 Çalışma Raporu, s. 19. |
|
Tablonun incelenmesiyle görülüvereceği gibi, ilk kurulan
birlikler, Türkiye'nin klasik dışsatım ürünleri (kuru üzüm ve incir, fındık,
pamuk, zeytinyağ, antepfıstığı) ile uğraşanlardır. Birlik sayısı 30'u
aşkındır. Bununla birlikte, görüleceği gibi, ortak sayısı, özkaynakalar
vb.bakımından ağırlık, belirli birliklerde toplanır. Birliklere bağlı (bağımlı)
ve bağımsız (herhangi bir birliğe bağlı olmayan veya birlik kuramamış) tarım
satış kooperatifleri ile ortaklarının sayıları TABLO II'de verilmiştir.
1977'de,
bütün tarım satış kooperatiflerinin %25,46'sı bağımsız ise de, bunların ortak
sayısı, toplamın ancak %2,15'i kadardır; bağımsız kooperatif başına ortalama
50,50; oysa bağımlı kooperatif başına ortalama 783,25 ortak düşer. Bağımsız
tarım satış kooperatifleri, bütün tarım satış kooperatifleriyle birliklerinin
toplam "yükenilen" kapitalinin ancak %0,32'sini, toplam "tahsil
olunan" kapitalinin %0,29'unu temsil eder. Dolayısıyla, bağımsız tarım satış
kooperatifleri, bağımlı tarım satış kooperatifleri ve birlikleri yanında veya
karşısında sözü edilmeye değer bir güç değildir.
Öte
yandan, gene 1977'de, beş büyük birlik, TARİŞ, ANTBİRLİK, ÇUKOBİRLİK,
FİSKOBİRLİK, TRAKYABİRLİK bütün tarım satış kooperatifleri ortaklarının
aşağı yukarı %70'ini temsil eder. Bu beş birliğin "yükenilen" kapitali,
genel toplamın %86'sı; "tahsil olunan" kapitali, genel toplamın %88,9'u;
"yedek akçe tutarı" ise genel toplamın %88,5'i kadardır. Bu beş birlik T.
C. Ziraat Bankasının 1977/78 kampanyası için bütün birliklere açtığı krediler
toplamının (27.114.197.000 TL.) %92,05'ini; bütün birliklere ve bağımsız tarım
satış kooperatiflerine açtığı krediler toplamının ise %91,98'ini almışlardır.
Böylece,
çeşitli olaylar dolayısıyla, günlük basında ve yayında neden bu birliklerin adı
geçtiği biraz aydınlanmış oluyor. Ama "neden"in hepsi bu kadar
değil.
Ticarî
burjuvazi (özellikle dışsatımcı kesimi), tarım satış kooperatifleri birliklerini
bir çeşit depo, uygun koşullarda alınıp dışarıya satılacak metalar kaynağı gibi
kullanagelmiştir. Bir araştırma raporundan yapılan aşağıdaki aktarma, bunun hangi
boyutlara varabildiğini (belki de eksik olarak gösteriyor:
"...
pazarlanan kuru üzümün 1950 yılında %4,1'i iç, %95,9'u dış pazarlara satılmakta
iken, 1966'da %42,3'ünün yurt içinde satılmış, %57,7'sinin ise çeşitli ülkelere
ihraç edilmiş olması, yurt içi tüketimin ihracat aleyhine arttığını
göstermektedir. Ancak bu artışın zahirî olması kuvvetle muhtemeldir. Zira, Üzüm
Birliği, halihazırda kısmen bir stok müessesesi olarak çalışmakta, tüccar kendi
satın aldığı ürün dışında ihraç imkânı buldukça istediği miktar ve kalitede
üzümü satın alabilmekte ve ihraç etmektedir. Bu ise, Tariş tarafından yurt içinde
satılan ürünün arttığı izlenimini vermektedir."[2]
TARİŞ
eski genel müdürlerinden biri şunları yazıyor:
"1978
yılından önce Tariş'in ağır basan özelliği, tüccarın depoculuğunu yapmasıdır.
Tariş, özel sektörün empoze ettiği taban fiyatları üzerinden rekoltelerin büyük
bölümünü alıp depoladıktan sonra, istendiğinde bu ürünleri tüccara-ihracatçıya
satmak ve böylece onları alım ve depolama giderleri ile iskten kurtarmakla görevliydi.
O dönemlerde Tariş, bu niteliği sonucu, çoğu yıllar stok devretmiş ve önemli
değer kayıplarına uğramıştır."[3]
Ortak
dışı alımlarla ilgili şu eleştiri, rekoltelerin büyük bölümünün
alındığını doğruluyor:
"Ortak
dışı alımlarda, ürün bedelinin tamamen ödenmesi, faaliyetlerden doğan zararların
ürün teslim edenlere intikâl ettirilmesi, ortak olanlarla olmayanlar arasında farklı
bir durum yaratmaktadır."[4]
Sınaî
burjuvazi de, bu birliklerden pay almakta ticarî burjuvaziden geri kalmıyor:
"Trakya
Yağlı Tohumlar Kooperatifleri Birliği depolarında bulunan ve 300 milyon kilo
dolayalrında olduğu öne sürülen ayçiçeği stoklarının, bu ürünün borsalarda 35
liraya dek alıcı bulmasına karşın 22 lira 60 kuruşluk fiyatla yağ sanayicilerine
devredildiği belirlenmiştir. Trakya ve Marmara bölgesindeki üreticiler arasında
yoğun tepkilere ve bir dizi girişime neden olan 'devredilme olayı' sonunda
sanayicilerin, 4,5 ilâ 7 milyar liralık ek gelir sağlama olanağı elde ettikleri de
saptanmıştır."[5]
Burjuvazi,
bu birliklerle başka bakımdan da ilgilenir. 2. dipnnotta anılan rapordan bir alıntı
daha yapılabilir:
"Tarım
Satış Kooperatifleri Birliklerinin İştirakleri:
"Birliklerin
bilançolarında önemli bir yer tutan iştirakler üzerinde kısaca durmakta fayda
görülmüştür.
"Bugün
birliklerin bilançoları tetkik edilecek olursa bu iştiraklerin işletmecilik
prensiplerine aykırı bir şekilde yapıldığı kolaylıkla görülür. Kendi malî
imkânlarının dışında bankalardan alınan kredilerle sağlanmış olan bu
iştiraklerden pek çoğunun derhal kâra geçen işletmeler olamayacağı dikkate
alınacak olursa durumun önemi ortaya çıkar.
"...
"Ziraat
Bankası kaynaklarından %10,5 faizli sağlanan bu kredilerin uzun zaman kâr tevzi
edemiyecek iştiraklere yatırılmasında yalnızca faiz yükünün küçümsenmeyecek bir
durum meydana getirdiği aşikârdır. Ancak iştirak edilen işletme %10,5'un üzerinde
bir temettü dağıtabildiği zaman, faiz yükü Birliğin üzerinden kalkabilir. Ana
borcun ödenebilmesi ise çözümlenmesi güç bir sorundur.
"Birliklerin
söz konusu iştiraklerinin nerelere yapıldığı hakkında bilgi mevcut olmadığı
için bunların ne dereceye kadar birlik konusu ile ilişkisi olduğu hususunda bir şey
söylemeye imkân bulunmamaktadır.
"Birliklerin
1966-67 yılları bilançolarında iştirakleri ... toplam özvarlıklarının %43'ünü
teşkil etmektedir.
"Bütün
bunların yanında bazı iştiraklerin Hükümet nüfuz ve telkini altında yapıldığı
hususu üzerinde durulması gerekli bir konudur."[6]
Buna Ziraat
Bankasının şu eleştirisi de eklenebilir:
"Yetersiz
bulunmasına rağmen öz sermaye ve hatta Bankamızdan sağlanan kısa vadeli kredilerden
bir kısmı, sabit tesislere ve iştiraklere yatırılmıştır.
"Bu
durumda, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, bir işletme olarak mevcudiyeti
tabiî olan zatî yatırım ve çevirme sermayesi ve kaynağından yoksun bulunmakta ve bu
sebeple yatırım ve işletme faaliyetleri için daima dış finansman imkânları aramak
zorunda kalmaktadır."[7]
Bu
ilişkiler ağı bu noktada da bitmez. Örneğin, büyük köylülük ile ticarî
burjuvazi arasında Çin Seddi yoktur. Tarım satış kooperatifi ortağı olan varlıklı
bir köylü, yoksul köylülükten alivre satışlarla kapatılmış ürünü, kendi
üzerine veya başka ortakların üzerinde gösterip kooperatife (ve birliğine) uygun
fiyatla satabilir. Onunla işbirliği halindeki tacir de birlikten alacağı ürünü
dışarı satabilir. vb. vb.
2834
sayılı yasanın özü gereği, bu kooperatifler ve birlikleri ile bürokrasi arasında
da ilişki kurulmuştur. Ayrıca, birliklerin kendi içinde de gelişmiş (veya
geliştirilmiş) bir bürokrasi vardır:
"Bu
kuruluşlara yetişmiş memur bulmak ya da memur yetiştirmek yoluna gidilmemekte, çoğu
kere gereğinden fazla memurla çalışılmakta ve zorunlu olan personel reorganizasyonu
iç ve dış etkenler yüzünden yapılamamaktadır."[8]
Birliklerin
anasözleşmesi, birlik içindeki bürokrasiye verilen önemi gösterir. Anasözleşmenin
58. maddesine göre,
"1.
— Kârın
"a)
%10'u birinci yedek akçeye;
"b) %15'e
kadarı Yönetim Kurulu üyelerile, Genel Direktör ve memurlara ... [Altını ben
çizdim. R. G.]
"c)
Geri kalanı yaptıkları muamele nisbetinde ortak kooperatiflere dağıtılır."
Ayrıntılara
girmeyen bu bilgilerden sonra şu sözleri okumak hiç de şaşırtıcı değil:
"Genel
olarak Birliklerde birim mamûle düşen işletme gideri, özel sektöre göre çok
fazladır. ...
"İstatistik
çalışmaları ile bunlara dayanan kıyaslamalı işletme randıman ve maliyet hesapları
yapılmamakta ve modern bir çalışma düzeyine erişilememektedir."[9]
Tarım
satış kooperatifleri birlikleri, uğraştıkları ürünlerle ilgili destekleme
alımlarını yapmakla da görevlendirilir. Bu alımlar sırasında birliklerin bütün
olanaklarından yararlanılır. Destekleme alımlarının kârı ve zararı devletindir.
Ama aşağıdaki tedbir önerisi, birliklerin bu işten pek de zararsız çıkmadığını
gösterir:
"Birliklerin
birikmiş destekleme alımları zararlarıyla bundan sonra bir önceki kampanyadan husule
gelen zararları için, (kampanya ürününün satış sonucunu beklemeden) Devlet
bütçesine mutlaka ödenek konulmasının ve tahsil edilmesinin sağlanması."[10]
1950'lerde
izlenmeye başlanan ve bugün de sürdürülen enflasyon-devalüasyon politikasında
destekleme alımlarının önemli bir yeri olduğu düşünülürse, tarım satış
kooperatifleri, emekçilerin zararına bir politikanın uygulanmasında kullanılan
araçlardan biri olarak görülür.
Bu kısa
yazıda kooperatifleşmenin anlamı vb. üzerinde uzun boylu durulamaz. Klasik anlamda
(kapitalist düzende) "Kooperatifleşme, ilk amacı aracıları ortadan
kaldırmak olan bir iktisadî birleşme biçimidir: aracı, üretim kooperatiflerinde
patron, tüketim kooperatiflerinde tüccar, kredi kooperatiflerinde bankacıdır.
Kooperatifleşme çok değişik biçimlerde olabilir; ama bütün kooperatifleri bu üç
çerçeve içine sokabiliriz."[11]
Kapitalist
üretim ilişkilerinde, koşullara göre değişen belirli bir işletme büyüklüğünden
sonra, topraklı köylülük, tarımsal proleterya karşısında patron durumundadır.
Öte yandan sanayici, tacir, bankacı (sınaî, ticarî, malî burjuvazi, kısaca
burjuvazi) topraklı köylülük için aracı durumundadır. 2834 sayılı yasanın
"ergeleri", tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle, sınaî burjuvaziyi,
ticarî burjuvaziyi ve tefecileri aradan çıkarmayı öngörür. Sınaî burjuvazi
ürünlerin hammadde olarak işlenmesiyle, ticarî burjuvazi, birincisi iç ve
dışsatımın birliklerce yapılmasıyla, ikincisi işletme girdilerinin birliklerce iç
ve dışalımıyla aradan çıkarılmak istenir. (Yasanın çıkarıldığı yıllarda
ticarî burjuvazi genellikle gayri müslim [Türk olmayan] niteliktedir.) Yasanın 18.
maddesine göre, "Tarım Satış Kooperatifleriyle Birliklerinin Banka ve Kredi
işleri Ekonomi [şimdi Ticaret] Bakanlığının direktiflerine uygun olarak Ziraat
Bankasınca yapılır. Lüzum ve ihtiyaç halinde Ziraat Bankasıyle yapılacak danışma
üzerine bu işler Ekonomi [şimdi Ticaret] Bakanlığının göstereceği bankalar
tarafından da yapılabilir. (Ayrıca, 3202 sayılı yasa da, Ziraat Bankasına bu görevi
verir.) Böylece, devlet, bir devlet bankası aracılığı ile topraklı köylülüğe
karşı "malî burjuvazi"nin rolünü üstlenir.
Yasadaki
"ergelere" uygun davranılması halinde ticarî burjuvazinin;
"ergelere" aykırı "iştirakler"in önlenmesiyle sınaî
burjuvazinin, ve onlarla ilişkileri vb. dolayısıyla malî burjuvazinin, tek sözcükle
burjuvazinin zarar göreceği bellidir. Toprak ağalığı ile öteden beri dayanışmış
ve bürokrasinin iktidar ortaklığına çoktan son verip politik iktidara
ağırlığını koymuş olan burjuvazi, hele işbirlikçi ve tekelci burjuvazi, buna göz
yummaz; bununla yetinmeyip bu kooperatiflerden ve birliklerden kendi adına ve sonuna
kadar yararlanmak için elinden geleni yapar. Üstelik, devlet kapitalizminin tarım
satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili mekanizması, burjuvazinin amacına
ulaşmasını kolaylaştırır niteliktedir. Burjuvazi de bu mekanizmayı işletiyor.
Ayrıca, bu mekanizma, burjuvazi ile topraklı köylülüğün üst kesimi arasında
işbirliği kurulmasına da uygundur. Yalnız, ilişkilerin ayrıntıları ne olursa
olsun, bu birlikler dolayısıyla görünür hale gelen bir çelişki var: Burjuvazi ile
topraklı köylülük arasındaki çelişki.
Türkiye'de
işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülüğün örgütlenmesi geciktirilmiştir. Tarım
işçilerinin durumu, bu gecikmenin günümüze kadar sürdürüldüğüne kanıttır.
Kooperatif adını taşıyor diye birtakım örgütlerle emekçiler ve yoksul köylülük
arasında ilişki kurmak önemli yanlışlara yol açabilir.
Tarım
satış kooperatifleriyle birliklerini yoksul köylülüğün örgütleri sanıp buna
göre davranmak yanlıştır. Bu birliklerin sınaî işletmelerinde çalışan
işçilerin onlara bağlı kooperatiflerin ortakları arasında dayanışabilecekleri bir
köylülük kesimi genellikle yoktur. Bununla birlikte, bu birliklerle ilgili
çeşitli sorunlar, çoğu zaman, küçük ve yoksul köylülüğün sorunlarıymış gibi
sunulur ve öyle sandırılır.[12] Bu örgütlerin demokratik kooperatifler
haline getirilebileceğini düşünenler ise, öyle görünüyor ki, havanda su
dövmektedirler. 
1 Nedim Tarhan, "TARİŞ
Olayı ve Kooperatifler", Cumhuriyet, 28 Şubat 1980.
2 Kooperatifçilik Sorunları Araştırması (T. C. Başbakanlık
Devlet Planlama Teşkilâtı, Şubat 1972, Ankara), s. 264.
3 Erdinç Gönenç, "1978 ve 79'da TARİŞ", Cumhuriyet, 7
Mart 1980.
4 1977 Çalışma Raporu (T. C. Ziraat Bankası Kooperatifler
Müdürlüğü), s. 27.
5 Cumhuriyet, 29 Şubat 1980.
6 Kooperatifçilik Sorunları Araştırması, s. 226-228.
7 1977 Çalışma Raporu, s. 26.
8 Ay., s. 27.
9 Ay., s. 27.
10 Ay., s. 29.
11 Pierre Brizon. Emeğin ve Emekçilerin Tarihi ([Onur Yayınları,]
Şubat 1977, Ankara), s. 553.
12 2 Mart 1980 günlü Cumhuriyet'te, "Halkın Çukobirlik'le
Bağlantısı Kaldırılmak İsteniyor" başlığı altında şu haber yer alıyor:
"Hatay CHP Senatörü Mehmet Sönmez, Çukobirlik'te 10 dekar toprak katılımıyla
ortak olma koşulunun kaldırılmasına ilişkin çalışmaların sürdürüldüğünü
söylemiş ... 'Halkın Çukobirlik'le olan bağlantıları ortadan kaldırılmak
istenmektedir' demiş, özetle şunları söylemiştir:
'— On dekarlık kişilerin ortaklığı fesh edildiğinde, 7 bine yakın kişi
Çukobirlik'ten ayrılacaktır. 7 bin ortağın, yaklaşık olarak 3'er ton pamuk teslim
etmiş olsalar, 2,1 milyon ton karşılığında Çukobirlik'ten alacakları kredi 210
milyon lira olacaktır. Toprak ve pamuk ağaları yeni yönetim aracılığı ile bu
krediye göz dikmişlerdir.'"
Şimdi, bu 7000 kişi bir tek kooperatifte toplanmış olsalardı, anasözleşmeye göre,
Genel Kurulda 17-18 üye ile temsil edilebilirlerdi. Bu, onların Genel Kuruldaki
güçsüzlüğünü gösterir.
Öte yandan, bu kişiler, kooperatife 10 dekarlık toprakla katılıyorlar demenin anlamı
nedir? Bu, onlar, kooperatife her yıl 10 dekardan alınan pamuk ürününü vermeyi
taahhüt ediyorlar demektir. Öyleyse, ikili bir ekim nöbetinde 20, üçlü bir ekim
nöbetinde 30 dekar arazileri olmak gerekir. Ayrıca, pamuk ekimine ayırmadıkları
arazileri de olabilir (portakal bahçesi, okaliptüslük, vb.) Çukobirlik'in bölgesinde
bu kadar arazisi olan kişiler, yoksul köylü değillerdir. Böylece, "halk"
sözcüğünün, her zaman çok dikkatle kullanılması gereken bu sözcüğün, burada
gerçeği yansıtmadığı söylenebilir.
i Ragıp Gelencik, "Tarım
Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Üzerine", Yeni Ülke (dergi), sayı 11/12,
Nisan/Eylül 1980, s. 81-91.
ii Öner Ünalan, "Dil Sorunu ve Dilsel Sorun" adlı incelemesinde,
2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu'nun diliyle ilgili
şunları söylüyor: "1938'e değin epey sözcük türetilir. Örneğin 2. 11.
1935'te yürürlüğe girmiş, bugün de yürürlükte olan "2834 sayılı Tarım
Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu"nda şöyle sözcüklerle
karşılaşılır: Arsıulusal, bağınlı, buçlu, çıkatçı,
erge, işyar, koyaç, kurağ, onam, sorav,
sürel, taptamak, taşıtsız (mal), tutulga, ürem,
üretmen, üsnomal, yaraç, yoğaltım, yükenmek.
Bunların yerine bugün şu sözcükler kullanılıyor: Uluslararası, bağlı
veya bağımlı, ihracatçı, erek veya amaç, memur,
depo veya ambar, yapı veya bina, onama veya onay
veya olur, sorum veya sorumluluk, sürekli, uygulamak,
taşınmaz (mal), tutanak, faiz, üretici, olağanüstü,
gereç veya malzeme, tüketim, taahhüt etmek. Aynı
metinde sermaye, iktisat, müdür, murakabe gibi
sözcükler yerine kapital, ekonomi, direktör, kontrol
gibi Batılı sözcükler kullanıldığı da göze çarpar. Bu, ve arsıulusal, üsnomal
gibi bugün gerçekten yadırganan sözcükler, o dönemde Osmanlıcaya nasıl bir savaş
açıldığını kanıtlar. O günlerde türetilip de bugün kullanılan kimi sözcükler
-aynı yasa metnine göre- şunlardır: Araç, bakanlık, genel,
kurul, seçim, üretim, yetki, yönetim."
Bkz.: Ragıp Gelencik, "Dil Sorunu ve Dilsel Sorun", Dil ve Politika (Fe
Yayınları, Ankara, Kasım 1993), s. 25-46. (Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.)
|
|