Yazıları | Alıntılar

Darwin ve Malthus, Lamarck, Wallace

DARWIN'İN MALTHUS, LAMARCK VE WALLACE İLE İLİŞKİLERİ[I] | Öner Ünalan

Darwin ve Malthus
Darwin ve Lamarck
Darwin ve Wallace

"XIX. yüzyıla kadar türlerin varlığı 'yaratma dogması' ile açıklanır. Bu dogmaya göre, önceden planlayan bir yaradan, türleri ayrı ayrı ve oldukları gibi yaratmıştır ve türler değişmez. Bu inanç Darwin'den önce sarsılmaya başlanır. Bütün türlerin, insanın da, başka türlerden türemiş olduğu öğretisini ilk öne süren Lamarck'tır (1801)."[II]


  Darwin ve Malthus[i]

"Malthus'un teoride payı yoktur. Malthus kullandığı matematiksel anlatımla, Darwin'in bilegeldiği, dahası gözleyegeldiği, ama organik evrimdeki önemini daha önce görmediği bir olguyu göz önüne alıp değerlendirmesine vesile olmuştur."

Darwin Malthus'un nüfus üzerine yazdığı denemeyi öylesine okurken (Ekim 1838), Wallace da ateşli bir hastalık sırasında düşünürken (Şubat 1858), dikkatleri Doğal Seçme Teorisi'nin dayandığı bir olguya çekilmiştir. Darwin, varolma veya yaşama savaşı için, "Bu, hayvanlar ve bitkiler âleminin tümüne uygulanmış Malthus öğretisidir."[1] der. Bunlar, Doğal Seçme Teorisi'nde Malthus'un payı olduğunu düşündürür.
Malthus varlıklı bir ailedendir ve İngiliz Doğu Hindistan Kumapanya'sının adamıdır. Bu kumpanya, 1873'te resmen ortadan kalkmasına dek, Basra Körfezi'nin doğusunda kalan bütün güney Asya'da ve Çin'de İngiliz sömürgeciliğinin aracıdır.
Malthus 1798'de, adını gizleyerek, An Essay on the Principles of Population as its Effects the Future Improvement of Society, with Remarks on the Speculations of Mr. Godwin, M. Condorcet and other Writers (Gelecekteki Toplum Gelişmesine Etkileri Bakımından Nüfus Üzerine Bir Deneme, Mr. Godwin, M. Condercet ve Başka Yazarların Kurguları Üzerine Düşünceler) adlı kısa ve sonradan çok genişleteceği bir deneme yayımlar. İngiltere'de nüfusun 25 yılda iki katına çıktığını varsayıp der ki: "... bu ada yerine bütün dünya göz önüne alınır ve bugünkü nüfusun bin (1000) milyona eşit olduğu varsayılırsa, insan türü 1, 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256 ve geçim araçları 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 sayıları gibi artar. İki yüzyılda nüfusun geçim araçlarına oranı 256'nın 9'a, üç uüzyılda 4096'nın 13'e oranı gibi olur ve fark, iki bin yılda neredeyse hesaplanamaz düzeye ulaşır."[2] Ve bu varsayımdan, yoksulluk insanlığın yazgısıdır sonucunu çıkarır; yoksullara her türlü yardımın yanlış olduğunu söyler. Malthus'a göre salgın hastalıklar, büyük âfetler, savaşlar, vb. sonuçları bakımından yararlıdır. Böyle engeller olmasa insanlık daha çok yoksullaşır, daha çok acı çeker. Tarihte dizginsiz kapitalciliği ve sömürgeciliği Malthus'tan daha açıkça savunup desteklemiş ikinci bir kişi yoktur.
Malthus yukarıya alıntılanan varsayımını kanıtlamış değildir. Nüfusun ve geçim araçlarının varsaydığı biçimde arttığı bugüne dek (iki yüzyıldır) gözlenmiş de değildir.
Darwin, yukarıya alıntılanmış parçayı okumadan önce, Malthus'un şöyle yazdığını görmüştür: "Sözünü ettiğim neden, bütün canlıların, buldukları besinden daha çok çoğalmaya hiç değişmeyen eğilimidir."[3] Bu, Malthus'tan önce gözlenip üzerinde durulmuş ve canlıların aşırı çoğalma eğilimi olarak yorumlanmış bir olgunun çarpık bir anlatımıdır. Olgu şudur: Kural olarak, her canlı türünde doğan birey sayısı, sağ kalıp döl verebilecek birey sayısından çoktur.
Darwin 1838 Ekiminde Malthus'u ilk kez okuyor değildir; daha dünya gezisi sırasında, 9 Ocak 1834'te şöyle yazar: "Her hayvanın varoluş koşullarını ne denli az bildiğimizi her zaman göz önünde tutmayız; doğal bir durumda kendi başına bırakılmış bir canlı varlığın pek çabuk çoğalmasını köstekleyen bir engel olduğunu da her zaman anımsamayız. Besin tutarı, ortalama olarak, değişmez kalır; oysa her hayvanda yavrulayarak çoğalma eğilimi geometriktir; ve bunun şaşırtıcı etkileri, hiçbir yerde, son birkaç yüzyıldır Amerika'da yabanıl dolaşan Avrupalı hayvanların durumunda olduğundan daha şaşırtıcı biçimde ortaya çıkıvermez. Doğal bir durumdaki her hayvan düzenli olarak yavrular; gene de, uzun zamandır tanınan bir türde sayıca büyük bir artış açıkça olanaksızdır, ve birtakım araçlarla durdurulmak zorundadır. Bununla birlikte, belirli bir tür için engelin hangi yaşam döneminde, veya yılın hangi döneminde, veya uzun aralıklarla mı ortaya çıktığını, veya ... engelin belirgin doğasının ne olduğunu pek seyrek söyleyebiliyoruz. Alışkanlıkları bakımından yakın hısım olan iki türden birinin aynı bölgede seyrek, öbürününse sık görülmesine; veya ... birinin bir bölgede sık görülmesine, ve doğa ekonomisinde aynı yeri dolduran öbürünün, koşulları çok az farklı bir komşu bölgede sık görülmesine belki de bundan ötürü pek az şaşarız. Nasıl böyle olduğu sorulunca, bunun hafif bir iklim farkı, besin durumu veya düşman sayısı ile belirlendiği karşılığı veriliverir. Oysa engelin kesin nedenini ve etki tarzını ... pek seyrek belirtebiliyoruz! Bu yüzden, belirli bir türün sayıca az veya çok olmasını bizim için genellikle her bakımdan ayırt edilmez olan nedenlerin belirleyeceği sonucunu çıkarmaya sürükleniyoruz."[4] Darwin bunları yazarken Güney Amerika'dadır; orada iri birtakım hayvanların tükenmiş, onların yerini cücelerin almış olduğunu; İspanyolların Avrupa'dan getirdiği atların yabanıllaşmış döllerinden oluşmuş yılkıların geniş otlaklarda dolaştığını gözlemiştir. Malthus'un varsayımını biliyordur: "Besin tutarı, ortalama olarak, değişmez kalır; oysa her hayvanda yavrulayarak çoğalma eğilimi geometriktir." Ama bu varsayım, görüldüğü gibi, Darwin'in gözlediği olguları açıklamasına yetmez. Darwin her tür için farklı ve değişir engeller olmak gerektiğini düşünür.
Darwin, Malthus'un matematiksel anlatımını Türlerin Kökeni'nde kullanır. Ve böyle davrandığı ve Malthus'a değil de, Malthus'un da dayandığı bir olguya (Her canlı türünde doğan birey sayısı, sağ kalıp döl verebilecek birey sayısından çoktur.) dayandığını görmeyip veya unutup, yaşama savaşının canlılar âleminin tümüne uygulanmış Malthus öğretisi olduğunu söylemiştir. Malthus'un teoride payı yoktur. Malthus kullandığı matematiksel anlatımla, Darwin'in bilegeldiği, dahası gözleyegeldiği, ama organik evrimdeki önemini daha önce görmediği bir olguyu göz önüne alıp değerlendirmesine vesile olmuştur. Dolayısıyla Darwin şu ilişkiyi kuruvermiştir: Canlıların aşırı çoğalma eğilimi — sınırlı yaşam kaynakaları — o kaynaklara ulaşma yarışı (yaşama savaşı) — bu yarışta başarılı olmaya en uygun bireylerin sağ kalıp döl vermesi (doğal seçme). Bu, Doğal Seçme Teorisi'nin çekirdeğidir.

1 Charles Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s. 24.
2 Thomas Robert Malthus, An Essay on the Principle of Population or a View of its Past and Present Effects on Human Happines, sevent edition, 1872 (Augustus M. Kelley Publishers, New York, New York: 10001, 1971), p. 6.
3 Ay. s. 2.
4 Charles Darwin, The Voyage of Beagle (J. M. Dent and Sons Ltd., London, 1961), p. 166-167.

i Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 117-120.

[Sayfa başı]


  Darwin ve Lamarck[i]

"Lamarkçılık edinilmiş ıraların soyaçekilir olduğunu öne sürer. ... Bilimsel ilerleme edinilmiş ıraların soyaçekilmez olduğunu göstermiştir. Kimi kaynaklarda, buna dayanılarak, edinilmiş ıraların organik evrimde hiç payı olmadığı söyleniverir. Oysa Darwin, soyaçekilmez olsalar bile, edinilmiş ıraların yararlı olabileceğini, dolayısıyla doğal seçmeyi yönlendirebileceğini göstermiştir."

Lamarck'ın organik evrim teorisindeki ilerleyen evrim ilkesine Darwin'in teorisinde yer yoktur. Bu, erekbilimin (teleology) organik evrim teorisinden, dolayısıyla yaşambilimden kovulması demektir. Lamarck cansızdan canlı doğduğu varsayımını benimser. Darwin, teorisini kotardığı sırada çürütülmemiş olan bu varsayımın yanlışlığını öngörmekle de Lamarck'ı aşar. Ancak, Lamarckçılık diye adlandırılan görüşten tümüyle kurtulmuş değildir.
Lamarck' a göre organların ve parçaların gelişmesi ve işe yararlığı, kullanılmalarıyla her zaman doğru orantılıdır. Çok kullanılan parçalar gelişip güçlenir, az kullanılan veya kullanılmayan parçalar küçülüp güdükleşir veya körelir. Beylik bir örneğe göre, zürafa, yapısının tümü (uzamış dili, başı, boynu, önbacakları, boyu) ile ağaçların yüksek, körpe sürgünlerini yemeye çok iyi uyarlanmıştır; çünkü, zürafanın ataları, uzanarak ağaçlardan beslenme alışkanlığından ötürü, anılan parçalarını çok kullanmışlar, dolayısıyla o parçalar her kuşakta biraz daha uzamış, bu uzamalar soyaçekimle kuşaktan kuşağa iletilip biriktirilmiştir. Alışkanlığın, kullanma ve kullanmamanın kalıtsal etkileri ve sonuçları olduğunu öne süren bu görüşe Lamarckçılık denir. Başka bir söyleyişle, Lamarkçılık edinilmiş ıraların soyaçekilir olduğunu öne sürer.
Darwin,
1) Edinilmiş ıraların kalıtsal olduğunu düpedüz söyler: "... evcil ördeğin, bütün iskelete oranla, kanat kemiklerinin yaban ördeğininkilerden daha hafif ve bacak kemiklerinin daha ağır olduğunu buldum; ve bu değişme, evcil ördeğin yabanıl atalarından daha az uçmasına ve daha çok yürümesine yorulabilir."[1]
2) Yalnız doğal seçmeyle açıklanabilen, Lamarckçılığı çürüten örnek verir: Bir karınca türünde (Anomma) işçi karıncalar iki kasta ayrılır. Her kasttaki işçi karıncaların farklı yapılışları ve özel alışkanlıkları vardır. İşçi karıncalar kısır dişilerdir; dolayısıyla ıralarını kalıt bırakmaları olanaksızdır. Darwin Anomma'da gözlenen bu durumu doğal seçmeyle açıkladıktan sonra der ki: "Bu durum, hayvanlarda ve bitkilerde, herhangi bir tarzda yararlı, hafif birçok kendiliğinden değişimin birikimiyle, kullanma ve alışkanlık işe karışmadan, bir değişikliğin ortaya çıkabileceğini doğruladığı için de çok ilginçtir. Çünkü yalnız işçi karıncalarda ya da kısır dişilerde görülen alışkanlıklar, pek uzun süre bırakılmasalar bile, işleri yalnız döl vermek olan erkekleri ve doğurgan dişileri etkileyemez. Eşeysiz böceklerin bu durumunun Lamarck'ın o ünlü soyaçekilmiş alışkanlık öğretisine karşı şimdiye dek neden öne sürülmediğine şaşıyorım."[2]
3) Alışkanlığın, kullanma ve kullanmamanın doğal seçmeyi yönlendirebildiğini söyler. Darwin zürafanın evrimini şöyle açıklar: Hayvan türlerinde bireyler çeşitli parçalarının uzunlukları bakımından farklıdırlar (sürekli değişim gösterirler). Bu küçük farklar kimi türler için yararlı veya önemli olmayabilir. Zürafada ise yararlı ve önemli olmuştur. Dili, başı, boynu, önbacakları, boyu biraz daha uzun bireyler üç-beş santim daha yüksekte bulunan sürgünlere yetişseler bile, bu, besin darlığı çekilen dönemlerde onların daha çok sağ kalmasını sağlar. Böyle bireyler çaprazlanır ve bu yapılış özelliklerini veya bu yolda değişme eğilimlerini soyaçekimle edinmiş döller bırakırlar (doğal seçme). Kısa yapılı bireyler ise en önce yok olur (doğal ayıklama). Darwin zürafanın evriminde alışkanlığın ve kullanmanın soyaçekilir etkileri olduğunu da göz önünde tutar (Lamarckçılık). Ancak, ona göre, alışkanlığın ve kullanmanın kalıtsal etkileri dışında, doğal seçmeyi yönlendiren bir etkisi de vardır. Zürafanın evriminde doğal seçmenin yönünü beslenme alışkanlığı da belirlemiştir. Bu alışkanlık olmasaydı, parçaların uzunluğu yararlı veya önemli olmaz, doğal seçme onları uzatacak biçimde işlemezdi.
Elinizdeki kitapta "Doğal Seçme veya En Uygunların Kalımı"[ii] başlığı altında anılan örnekte, Darwin, Madeira'da yaşayan böceklerin ya iyi gelişmiş güçlü kanatlı, ya da kanatsız olması üzerinde dururken de alışkanlığın, kullanma ve kullanmamanın doğal seçmeyi böyle yönlendirdiğini belirtir:
"Madeira'da besinlerini topraktan sağlamayan, besinlerine ulaşmak için durmadan uçmak zorunda olan ... böceklerin kanatları ... hiç küçülmemiş, tersine büyümüştür. Bu, Doğal Seçmenin etkisine tümüyle uygundur. Çünkü adaya yeni bir böcek gelince, Doğal Seçmenin onun kanatlarını büyültme ya da küçültme eğilimi, ya çok sayıda bireyin yele başarıyla direnerek uçmasına, ya da seyrek olarak uçmasına ve hiç uçmamasına bağlı olacaktır."[3]
Lamarkçılık Batı'da 1930'a, Sovyetler Birliği'nde 1960'a dek sürmüştür. Bilimsel ilerleme edinilmiş ıraların soyaçekilmez olduğunu göstermiştir. Kimi kaynaklarda, buna dayanılarak, edinilmiş ıraların organik evrimde hiç payı olmadığı söyleniverir. Oysa Darwin, soyaçekilmez olsalar bile, edinilmiş ıraların yararlı olabileceğini, dolayısıyla doğal seçmeyi yönlendirebileceğini göstermiştir. Onun gösterdiği gibi değerlendirilince alışkanlık, kullanma ve kullanmama da dolaylı birer organik evrim etkeni olur.

1 Charles Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s.30.
2 Ay., s. 309.
3 Ay., s. 155-156.

i Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 121-124.
ii Bkz.: Ay., s. 53-56. (Kitabın anılan kısmını okumak için buraya tıklayınız.)

[Sayfa başı]


  Darwin ve Wallace

"Wallace'ın ortaya çıkışı, teorinin kamuya daha geç sunulmasını önleyip şunu apaçık gösterir: Birikim ve koşullar, yeni ve işleyen bir organik evrim teorisine varacak, başka bir söyleyişle, bir Darwin yaratacak olgunluktadır."

[i]Canlıların alışkanlık ve davranışlarıyla ilgili uzun ve ayrıntılı gözlemleri vardır Darwin'in. Her yerde süreduran varolma (veya yaşama) savaşını değerlendirmeye kafası iyice hazırdır, 1838 Ekiminde Thomas R. Malthus'un (1766-1834) nüfus üzerine yazdıklarını öylesine, oyalanmak için okurken, kitapta söz edilen koşullarda (geometrik oranda artan nüfus; dolayısıyla aşırı birey çokluğu, ve aritmetik diziyle artan geçim araçları; dolayısıyla, açlık ve bunların sonuçları diye özetlenebilecek varsayıma göre) canlılardaki elverişli değişimlerin korunacağı, elverişsizlerin yok edileceği sonucuna varıverir. Artık işleyebileceği bir teori vardır elinde: Doğal Seçme Teorisi!
Darwin'in bu teoriyle ilgili çalışmalarını bilen Lyell ve Dr. Hooker, 1844'te yazdığı taslağı okurlar.[ii] Darwin teorisini kamuya açıklamayıp çalışmalarını sürdürür: Ta Alfred Russel Wallace (1825-1913)[iii] ortaya çıkana dek...
A. R. Wallace da Darwin gibi dünya çevresinde inceleme gezisine çıkar. 1855 Şubatında Borneo'dayken yazıp gene o yıl yayımladığı "On the Law Which Has Regulated the Introduction of New Species" (Yeni Türler Ortaya Çıkmasını Düzenlemiş Yasa Üzerine) adlı denemede, her türün, daha önce var olmuş bir türle hem zamanda hem uzayda rastlaşarak doğduğunu söyler. Bu doğumun nasıl olduğu üç yıl kurcalar Wallace'ın kafasını.[iv] 1858 Şubatında, Moluk Adalarında, yakalandığı ateşli hastalık sırasında Thomas R. Malthus'un "nüfus sorunu" ile ilgili ünlü denemesini düşünmeye başlar ve "En Uygunların Kalımı" (Doğal Seçme) düşüncesi bir şimşek gibi çakar kafasında. Darwin 1838'den beri çalışıp teorisini kamuya açıklamayı erteleye dursun, Wallace oturur, vardığı sonuçları iki gün içinde yazıp güvenilir bir doğabilimci saydığı ve öyle sayılan Darwin'e gönderir. Türlerin Kökeni'ne yazdığı girişte bunu şöyle anlatır Darwin: "Şimdi (1859) yapıtım aşağı yukarı bitti; ama tamamlanması daha birçok yılımı alacağı için, ve sağlığım bozulduğu için, bu özeti yayımlama zorunluğu duydum. Şimdi Malaya Takımadalarının doğal tarihini inceleyen Bay Wallace'ın benim türlerin kökeni konusunda vardığım genel sonucun hemen hemen aynısına varmış olması da beni böyle davranmaya özellikle isteklendirdi. Bay Wallace, 1858'de, bana daha sonra Sir Charles Lyell'e vermem dileğiyle bu konudaki bir yazısını gönderdi. Sir C. Lyell'in Linnean Society'ye gönderdiği bu yazı, Derneğin dergisinin üçüncü cildinde yayımlandı. Benim çalışmamı bilen Sir Charles Lyell ile Dr. Hooker ... yazdıklarımdan çıkarılmış kısa bir özeti Bay Wallace'ın değerli yazısıyla birlikte yayımlamayı uygun görerek bana şeref verdiler."[1]
Wallace, böylece, Darwin'in teorisine ortak olur. Teorinin arada bir Darwin-Wallce Teorisi diye anılması bundandır. Wallace'ın ortaya çıkışı, teorinin kamuya daha geç sunulmasını önleyip şunu apaçık gösterir: Birikim ve koşullar, yeni ve işleyen bir organik evrim teorisine varacak, başka bir söyleyişle, bir Darwin yaratacak olgunluktadır.
Darwin'in, Türlerin Kökeni kısa adıyla tanınan başyapıtı Londra'da, 24 Kasım 1859'da, 1250 nüsha yayımlanır.[v] Kitapçılar önceden 1500 nüsha parası ödemişlerdir. Kitap yayımlandığı gün tükenir. Darwin'in sağlığında altı kez basılan Türlerin Kökeni'ndeki görüşlere saldırılar kitap yayımlanmadan önce başlayıp günümüze dek sürer...


[vi]Darwin Doğal Seçme Teorisi'ni Wallace'tan çok önce geliştirir, ama kılı kırk yaran titizliği ve persecution[vii] korkusu yüzünden kamuya duyurulmasını durmadan ertelediği için Wallace ile paylaşmak zorunda kalır. Ancak, Darwin ile Wallace'ın organik evrim görüşlerinde yalnız köklü farklar değil, karşıtlık da vardır.
Wallace, daha sonra, değişimlerin yalnız evcil hayvanlarda ve ekinlerde görüldüğü, doğal durumdaki canlılarda görülmediği savını çürüten çalışmalar yapar; ve August (Friedrich Leopold) Weismann (1834-1914) edinilmiş ıraların soyaçekilmediğini deneylere dayanarak öne sürünce, Lamarkçılıktan tümüyle arıtılmış bir Doğal Seçme Teorisi geliştirir. Wallace'ın organik evrim teorisinde eşeysel seçmeye yer yoktur. Wallace, "The Development of Human Races Under the Law of Natural Selection" (1864, Doğal Seçme Yasasının Yürürlüğünde İnsan Irkları Gelişmesi) adlı yazısında açıkça tinselcilik (spiritualism) belirtileri gösterir. Darwinism: An Exposition of the Theory of Natural Selection with Some of its Applications (1889, Darwincilik: Kimi Uygulamalarıyla Birlikte Doğal Seçme Teorisi'nin Bir Yorumu) adlı kitabının son paragrafı tümüyle tinselcidir:
"Böylece görüyoruz ki Darwingil (Darwininan) teori, en mantıklı sonucuna dek işlendiğinde bile, bir tinsel insan doğası olduğu inancına karşı çıkmamakla kalmaz; tersine o inanca sağlam destek verir. Bize, doğal seçme yasasının yürürlüğünde insan bedeninin daha aşağı bir hayvan biçiminden nasıl gelişmiş olabildiğini gösterir; ama şunu da öğretir: Bizim böyle gelişmiş olabilemez, başka kökeni olmak gereken zihinsel ve ahlaksal yetilerimiz vardır; ve o kökene ancak görünmez tin evreninde uygun bir neden bulabiliriz."[2]
Darwincilik (Darwinism) sözcüğünü ilk kullanmış kişi Wallace'tır. Ve Wallace'ın Darwincilik yorumu işte böyledir: Gerçeğe ve bilime aykırı ve dualist (ikici)! Wallace bu yorumuyla Darwin'e en büyük haksızlığı eder ve dogmacıların sövgülerinden de sürgit kurtulur.

1 Charles Darwin, Türlerin Kökeni (beşinci baskı, çeviren Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara, Şubat 1996), s. 19 [sayfa 22 olmalı].
2 Alfred Russel Wallace, Darwinism: An Exposition of the Theory of Natural Selection with Some of its Applications, (London, Macmillan and Co. and New York, 1891. Reprinted from the edition of 1891, AMS Press Inc., New York, N. Y. 10003, 1975), p. 478.

i Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", Saypa Yayınları, Ankara, 1997, s. 39-41.
ii Sir Charles Lyell (1797-1875), İskoç yerbilimci; Joseph Dalton Hooker (1817-1911), İngiliz bitkibilimci.
iii Wallace'ın doğum yılı 1823 olmalı.
iv Bu tümce, Papirüs Yayınları'nca yapılan baskıda şöyle: "Bu doğumun nasıl olduğu konusu, Wallace'ın kafasını üç yıl kurcalar." Bkz.: Öner Ünalan, "Darwin Ne Yaptı?", 1. baskı, Papirüs Yayınları, İstanbul, Aralık 2004, s. 36.
v "Türlerin Kökeni", Türkçeye çevrilmek için 110 yıl bekleyecektir. Öner Ünalan, Charles Darwin'in "The Origin of Species" (Everyman's Library, 1967) adlı kitabını İngilizce aslından, Almanca çevirisi "Die Entstehung der Arten" (Philipp Reclam Jun. Stuttgart, 1967) ile karşılaştırarak, 1969 yılında Türkçeye çevirmiştir ve kitap "Türlerin Kökeni" adıyla Haziran 1970'te, Sol Yayınları'nca basılmıştır.
vi "Darwin Ne Yaptı?", s. 124-125.
vii Persecution: "İnançlarından veya düşüncelerinden ötürü zulmedilme, cezalandırılma". Bkz.: Ay., s. 95.

[Sayfa başı]


I Bu sayfada, Öner Ünalan'dan, Darwin'in Malthus, Lamarck ve Wallace'la ilişkileri ile ilgili alıntılar sunuyoruz.

Jean-Baptiste Lamarck (1744-1829), Fransız doğabilimci.
Thomas Robert Malthus (1766-1834), İngiliz din adamı ve iktisatçı.
Charles Robert Darwin (1809-1882), İngiliz doğabilimci.
Alfred Russel Wallace (1823-1913), İngiliz gezgin ve doğabilimci.

II Bkz.: Ragıp Gelencik, "Darwin Ne Yaptı?", Yeni Ülke (dergi), sayı 5, Ekim-Kasım-Aralık 1978, s. 231-238. (Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.)