|
DOĞANIN DİYALEKTİĞİ[i]
Klasiklerin yapıtlarına çok çeşitli amaçlarla değinilebilir
kuşkusuz. Öyle görünüyor ki, amaç ne olursa olsun, bu değinilerin ortak
yararlarından biri, belirli bakımlardan bugün nerede olduğumuzu daha iyi kavramayı,
hiç değilse şöyle bir anımsamayı sağlamalarıdır. Yalnız bu bile değini yazmaya
özendirebilir insanı.
"Doğa diyalektiğin kanıtıdır",[1] der Engels. Doğanın
Diyalektiği'nin yazılma gerekçesi belki bundan daha özlü dile getirilemez. Ama,
insanı "doğa diyalektiğin kendisidir?"demeye dürtecek kadar özlü olan bu
söz ve benzerleri, bu nitelikleri belirgenleştiği oranda, iletişim ve çağrışım
sınırlarını daraltabilir. Zaten Engels de gerekçesini böyle dile getirmekle
yetinmiş değildir.
"Hegel'in elinde diyalektiğin mistisizmle bozulması, diyalektiğin genel
işleyişini ilk kez onun sunmuş olduğu gerçeğini örtemez."[2]
Marx-Engels, Alman idealist felsefesinden bilinçli diyalektiği alıp maddeselcilikle
yoğurduktan sonra doğa ve tarih anlayışıyla bütünleştirdiler. Diyalektik ile
maddeselciliği öylesine birleştirdiler ki, bugün, Marksçı diyalektikten
sözedilirken "maddeselci diyalektik", Marksçı maddeselcilikten sözedilirken
"diyalektik maddeselcilik" terimleri kullanılır. (Tarihsel maddecilik,
diyalektik maddeselcilik ilkelerini toplum yaşamını ve tarihini açıklamak için
kullanmaktır. Dolayısıyla özel, ama vazgeçilmez bir haldir.) Klasikler, maddeselci
diyalektiği şöyle tanımlar: "Benim diyalektik yöntemim", der Marx,
"Hegel'in yönteminden yalnızfarklı değildir; üstelik onun tam karşıtıdır.
Hegel'e göre insan beyninin yaşam süreci, yani, Hegel'in 'idea' adı altında
bağımsız bir nesneye bile dönüştürdüğü düşünme süreci, gerçek dünyanın
yaradanıdır, ve gerçek dünya 'idea'nın yalnızca dışsal, görüngüsel biçimidir.
Benim içinse, tersine, ideal, insan aklıyla yansıtılmış ve düşünce biçimlerine
çevrilmiş maddesel dünyadan başka bir şey değildir."[3]
"Diyalektik", der Engels, "nesnel denen diyalektik, bütün
doğada egemendir, ve öznel diyalektik, diyalektik düşünce, doğada her yerde
kendisini gösteren ve karşıtların sürekli çatışması ve onların sonal olarak
birbirine veya daha yüksek biçimlere geçmeleriyle yaşamını belirleyen hareketin
yalnızca yansımasıdır."[4] "Kafanın diyalektiği, dünyanın
hareket biçimlerinin, doğanın ve tarihin yalnızca yansımasıdır."[5]
Hegel'in düşünme yolu, idealist diyalektik, "her şeyi başaşağı ediyor ve
âlemdeki şeylerin gerçek bağlantısını tümüyle tersine çeviriyordu."[6]
Bu tersliğin kaynağı idealizmdi. Hegel sisteminin "iç ve onmaz"
çelişkisinin kaynağı da idealizmdi: "Hegel sistemi ... bir iç ve onmaz
çelişkiye yakalanmıştı. Bir yandan, bu sistemin başlıca önerisi, insan tarihinin
bir evrim süreci olduğuydu, ve bunun gereği olarak, insan tarihi, salt gerçek denen
herhangi bir şeyin bulunmasıyla zihinsel olarak kesin sonuna erişemez. Ama öte yandan,
bu sistem, bu salt gerçeğin özü olma isteğini ileri sürüyordu. Her şeyi kapsayan
ve her zaman için kesin (son) olan bir doğal ve tarihsel bilgi sistemi, diyalektik
düşünmenin temel yasasına aykırıdır. Bu yasa, gerçekten, dış evren sonusundaki
sistemli bilginin çağdan çağa dev adımlarla ilerleyebileceği düşüncesini asla
dışarmaz, tam tersine, içerir."[7] Marx-Engels, Hegel'de başaşağı
duran diyalektiği ayakları üzerine oturttular: onu maddeselcilikle birleştirdiler.
Maddeselci diyalektik veya diyalektik maddeselcilik, felsefe tarihinde gerçek bir
devrimdir.
Engels'in açıkça yazdığı gibi, Marksçı felsefe, nesnel ve öznel olmak üzere iki
diyalektik tanır: 1) Nesnel diyalektik: bilinçten bağımsız nesnel gerçekliğin
hareketinin ve gelişiminin yasalılığıdır (Gesetzmaessigkeit). 2)
Öznel diyalektik: nesnel gerçekliğin insan bilincinde ve düşüncesinde
yansımasıdır. Öznel diyalektik, nesnel diyalektiğin teorisi olarak, nesnel
gerçekliğin genel hareket ve gelişme yasalarnın bilimidir. Öznel diyalektik, veya,
Engels'in dediği gibi, diyalektik düşünce, bilimsel bilginin bütün tarihiyle
kanıtlanan şu olgudan yola çıkar: Bütün şeyler ve görüngüler birbiriyle
karşılıklı ilişkilidir ve birbirini koşullar; bütün doğal ve toplumsal görüngü
biçimleriyle maddesel dünya da, bu dünyanın düşüncedeki yansıması da, dinmez
hareket ve gelişme içindedir.
Hareketin ve gelişmenin öğretisi olarak diyalektik, üç temel yasaya dayanır: 1. Karşıtların
birliği yasası. Burada söz gene bir Klasiğe, Lenin'e bırakılmalıdır:
"Karşıtların özdeşliği ('birliği' demek belki daha doğru olurdu,
— bununla birlikte özdeşlik ve birlik terimleri arasındaki fark
burada özellikle önemli değildir. Belirli bir anlamda ikisi de doğrudur) bütün doğa (zihin ve toplum da içinde)
görüngü ve süreçlerindeki çelişkili, birbirini karşılıklı dışaran,
karşıt eğilimlerin tanınmasıdır (bulunmasıdır). Dünyanın bütün süreçlerinin
'öz-hareketleri' ('self-movement') içinde, kendiliğinden gelişmeleri
içinde, gerçek yaşamları içinde bilinmeleri için koşul, onların karşıtların bir
birliği olarak bilinmesidir. Gelişme, karşıtların 'savaşımı'dır. Gelişmenin
(evrimin) iki temel (veya iki olanaklı? veya iki tarihsellikle gözlemlenebilir?)
kavramı şunlardır: azalma ve çoğalma olarak, yinelenme olarak gelişme, ve
karşıtların bir birliği olarak gelişme (bir birliğin birbirini karşılıklı
dışaran karşıtlara bölünmesi ve onların karşılıklı ilişkileri).
"Birinci hareket kavramında, öz-hareket,
onun itici gücü, kaynağı, güdüsü
(motive), karanlıkta kalır (veya bu kaynak dışsallaştırılır
— Tanrı, özne, vb.) İkinci kavramda, asıl dikkat özellikle 'öz'-hareket kaynağının bilgisine
yöneltilir.
"Birinci kavram cansız, soluk ve kurudur. İkincisi canlıdır. Yalnız ikincisi, varolan her şeyin
'öz-hareket'inin' anahtarını verir; yalnız o, 'sıçramalar'ın,
'süreklilikteki kesilme'nin, 'karşıtlara dönüşme'nin, eskinin yıkılmasının ve
yeninin doğmasının anahtarını verir.
"Karşıtların birliği (çakışması, özdeşliği, eşit eylemi) koşullu,
geçici, süreksiz, ilişkin (relative)dir. Birbirini karşılıklı dışaran
karşıtların savaşımı salttır (mutlaktır), tıpkı gelişme ve hareket gibi
salttır.
"Marx Kapital'inde, önce , burjuva (meta) toplumunun en basit, en sıradan
ve temel, en yaygın ve her yaygın ve her-günlük ilişki'sini, milyonlarca kez
karşolaşılan bir ilişkiyi, yani meta değişimini çözümler (tahlil eder). Bu çok
basit görüngüde (burjuva toplumunun bu 'hücre'sinde), çözümleme, modern toplumun bütün çelişkilerini (veya bütün
çelişkilerinin tohumlarını) ortaya çıkarır. Sonraki sergileme, bize bu
çelişkilerin ve bu toplumun bireysel parçalarının S'ındaki
[toplamındaki] gelişmesini (hem büyümeyi hem de hareketi) başlangıcından
sonuna kadar gösterir.
"Diyalektiğin sergileme (yani inceleme) yöntemi de genellikle (çünkü Marx'ta
burjuva toplumun diyalektiği, diyalektiğin özel bir halidir) böyle olmalıdır. En
basit, en sıradan, yaygın, vb. herhangi bir önermeden başlamak: bir
ağacın yaprakları yeşildir; Can bir insandır; Karabaş bir köpektir, vb.. Diyalektik
(Hegel'in dehasının tanıdığı gibi) daha burada vardır: bireysel evrenseldir. ... Dolayısıyla, karşıtlar
(bireysel evrendelin karşıtıdır) özdeştir: bireysel ancak evrensele götüren
bağlantıda vardır. Evrensel ancak bireyselde ve bireysel dolayısısyla vardır. Her
bireysel (şu veya bu biçimde) bir evrenseldir. Her evrensel bir bireyseldir (bir
bireyselin bir parçası, veya bir yanı, veya özüdür). Her evrensel, bütün bireysel
nesneleri ancak yaklaşık olarak kucaklar. Her bireysel, evrensele ancakeksik olarak
girer, vb., vb.. Her bireysel, başka bireysel çeşitleri (şeyler,
görüngüler, süreçler) ile binlerce geçişle bağlıdır, vb.. Daha burada, zorunluğun, doğadaki
nesnel bağlantının öğeleri, tohumları, kavramları, vb. bulunmaktadır. Daha burada
olabilir (contigent) ve zorunlu, görüngü ve öz bulunmaktadır; çünkü Can
bir insandır, Karabaş bir köpektir, bu bir ağacın yaprağıdır, vb.
dediğimizde, birtakım sıfatlara olabilir diye aldırış etmiyoruz; özü
görünüşten ayırıyoruz, ve birini öbürüne karşıt tutuyoruz.
"Böylece herhangi bir önermede diyalektiğin bütün
önermelerinin tohumlarını bir 'çekirdek' ('hücre') içinde gibi ortaya koyabiliriz
(ve koymalıyız), ve böylece diyalektiğin genellikle bütün insan bilgisinin bir
özelliği olduğunu gösterebiliriz. Ve doğal bilim bize nesnel doğayı aynı
niteliklerle, bireyselin evrensele, olabilirin zorunluya dönüşümüyle, karşıtların
geçişleri, değişmeleri, ve karşılıklı bağlantısı ile gösteriyor (ve burada herhangi
bir basit örnekte gene gösterilmelidir). Diyalektik, (Hegel'in ve)
Marksçılığın bilgi teorisidir."[8] 2. Niceliksel değişmelerin
niteliksel değişmelere dönüşmesi (ve bunun tersi) yasası.
Gelişme, basit niceliksel değişme, evrim olarak kavranmaz, tersine, niceliğin ve
niteliğin, sürekliliğin ve süreksizliğin gelişmedeki birliği vurgulanır. 3. Olumsuzlamanın
olumsuzlanması (veya yadsımanın yadsınması) yasası. Bu yasaya
göre, gelişme, daha yüksek bir gelşmedir, eskinin basitçe ortadan kalkması
değildir; tersine, diyalektik bir olumsuzlama (yadsıma) sürecidir. Bu süreçte eski
evreler aşılır; ama onların olumlu ve geliştirgen yanları korunur.
Diyalektik Marksçılığın hem yöntemi hem de bilgi teorisidir. Onun içindir ki,
Engels'in Doğanın Diyalektiği'ni yazmaya girişmesi, yalnızca yöntemsel
bir iş veya sorun gibi görülemez.
Marx-Engels, Alman idealist felsefesinden bilinçli diyalektiği alıp maddeselci doğa ve
tarih anlayışıyla bütünleştirdiler. Ama, Engels'in de belirttiği gibi, hem
diyalektik hem de maddeselci bir doğa anlayışı, matematikle ve doğabilimle içli
dışlı olmayı gerektirir.[9] Marx-Engels, bu gereği sürekli duydular ve
ona uygun davrandılar: "Materyalist tarih görüşü ve proleterya ile burjuvazi
arasındaki modern sınıf savaşımına özel uygulayımı ancak diyalektikle
olanaklıydı. Ve Alman burjuvazisinin okul öğretmenleri, büyük Alman filozoflarının
anısını ve verdikleri diyalektiği boş bir seçmeciliğin (Eklektizismus)
bataklığında boğdularsa, biz de gerçeklikte diyalektiğin korunması için modern
doğabilime tanık olarak başvurmaya o derece zorlandık."[10] Olgulardan
yola çıkmak, diyalektiğin yasalarını doğadan çıkarmak ve doğadan geliştirmek![11]
Yapmaları gereken kısaca buydu. Bu, bir yandan, doğanın diyalektiğini o çağ
koşullarının elverdiği ölçüde ortaya koymak, öte yandan yöntemin geçerliğini
kanıtlamak ve onu geliştirmek, ve Marksçı bilgi teorisini doğrulamak demektir.
Marx, ömrünün belirli bir ve son döneminde, çalışmalarını özellikle Kapital'e
ayırdı. ve böylece, o dönemde, Lenin'in sözleriyle şunu yaptı: "Marx,
arkasında bir 'Mantık' (M büyük harfle) bırakmadı ise de, Kapital'in
mantığını bıraktı, ve bu ... sonuna kadar kullanılmalıdır. Marx,
Hegel'de değerli olan her şeyi alıp daha da geliştiren maddeselciliğin mantığını,
diyalektiğini ve bilgi teorisini [üç sözcük gerekli değildir: hepsi bir ve aynı
şeydir][*] Kapital'de bir tek bilime uyguladı."[12]
Bilimsel ilerlemenin ortaya çıkardığı yeni teorik sorunları ele almak da Engels'e
düştü. Bu, gerçekten büyük bir işti. Engels'in Doğanın Diyalektiği
için hazırladığı genel planın anaçizgilerine şöyle bir gözatıvermek
bile bunu kavramaya yeter.[13]
Engels'in Doğanın Diyalektiği üzerinde uzun yıllar çalıştığını
söylemek gerekmez. Kitaptaki makaleler, denemeler, vb. 1873-1886 yıllarında yazıldı.
Klasikler, teorik çalışmayı pratik çalışmadan asla ayırmadılar. Dühring'in
hesabını görmek gerekince, Engels Doğanın Diyalektiği'ne ara verdi ve Anti-Dühring'i
yazdı (1877-78), ve yaptığı araştırmaların sonuçlarından bazılarını orada
kullandı. Marx'ın ölümüyle (1883) Engels'in görevleri ve sorumlulukları arttı.
Uluslararası işçi hareketiyle ilgili çalışmalarının yanısıra, Kapital'in
ikinci ve üçüncü ciltlerini yayıma hazırladı. Burada, basitçe, 'yayıma
hazırladı' deniyor. Gerçekte bu, o zaman, ancak Engels'in üstesinden gelebileceği bir
işti. Bu işi 1894'te bitirdi (ve 1895'te, 75 yaşında öldü). O arada Marx'ın bir
vasiyetini yerine getirdi: Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni'ni
yazdı. Ludwig feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu da bu
çalışmalarına eklenmelidir. Bütün bunlardan ötürü, Doğanın Diyalektiği
yarım kaldı, ve, birkaç makalesi dışında, ancak 1925'te yayımlandı.[14]
Kitap, elimizdeki haliyle, yarım kalmış olmasına karşın, tutarlı bir bütündür.
Engels'in Doğanın Diyalektiği'nde yaptıkları, eksik olarak, şöyle
özetlenebilir:
Doğabilimsel gelişmeyi pratik gereksemelerin ve üretimin
belirlediğini gösterir.
Marksçılığın tarihinde ilk olarak, felsefe-doğabilim ilişkisi üzerinde köklü bir
biçimde durur. Felsefe ile doğabilimin karşılıklı bağımlılığını gösterir.
Doğabilimsel ilerlemeden ötürü bu alanda metafiziğin olanaksızlaştığını,
maddeselci diyalektiğin doğabilim içinkesin bir gereklik olduğunu kanıtlar.
Diyalektiğin özgül bir tanımını verir ve üç temel yasasını formülleştirir. Bu
yasaların doğal gelişmenin gerçek yasaları olduğunu gösterir.
Madde ve hareket biçimlerini ve bunlarla uğraşan bilimleri sınıflar.
Matematik, mekanik, fizik, kimya ve yaşambilim dallarının diyalektik içeriğini
inceler.
İnsan kökeninin emek teorisi ile doğabilim-toplum tarihi ilişkisini kurar.
Darvinciliğin önemini belirtir; ama bununla yetinmeyip bilimsel bir eleştrisini sunar.
Çağdaş elektrolitik ayrışım teorisini önceden ortaya koyar.
Çağındaki bilginlerin tersine, atomun karmaşıklığı düşüncesini savunur.
Atomların, asla, basit veya genellikle bilinen en küçük maddesel parçacıklar
olmadığını vurgular.
Farklı düzenli matematiksel sonsuz küçüklüklere benzeyen parçacıkların
varlığını öngörür, vb., vb.[15]
Günümüzde, örneğin 200'ü aşkın temel tanecik (elementary
particles) biliniyor; atomun ve en genel anlamıyla ışığın hem tanecik hem de
dalga (hareket) özelliği gösterdiği kabul ediliyor; uzay, zaman, madde ve hareket
sıkı diyalektik karşılıklı ilişkiler içinde kavranıyor; hepsi bir yana,
"karşı-madde"nin veya "karşıt-madde"nin (antimatter)
varlığından söz etmek, fiziğin gelişimiyle şöyle böyle ilgilenen kişileri bile
şaşırtmıyor, vb., vb. Engels'in Doğanın Diyalektiği'nde kullandığı
olgusal verilerin (factual data) hızlı bilimsel ilerleme yüzünden eskidiğini
söylemek için bütün bilimsel ilerlemeyi sergilemek gerekmez. Bununla birlikte, Doğanın
Diyalektiği'nde kullanılan yöntem (diyalektik) dimdik ayakta duruyor; bilgi
teorisi (diyalektik) bilimsel ilerlemeyle sürekli doğrulanıyor. "Doğa
diyalektiğin kanıtı" olagidiyor.
Marksçı bilgi teorisi ve yöntem (diyalektik) sürekli doğrulanmak ve geliştirilmek
gerekir. Ve Doğanın Diyalektiği bu amaçla yapılacak her çalışmada, her
zaman ilk başvurulacak klasik yapıttır; ve Marksçılığın asla bir dogma
olmadığını apaçık gösteren en değerli tarihsel belgelerden biridir. 
1 Friedrich Engels, Ütopik
Sosyalizm ve Bilinsel Sosyalizm (beşinci baskı, Sol Yayınları, İlkyaz Basımevi,
Ankara, Ağustos 1978), s. 85.
2 Karl Marx, Kapital (ikinci baskı, Sol Yayınları, İlkyaz
Basımevi, Ankrara, Mart 1978), Birinci Cilt, s. 28.
3 Marx, ay., s. 28.
4 Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği (üçüncü baskı, Sol
Yayınları, İlkyaz Basımevi, Ankara, Ocak 1977), s. 268.
5 Engels, ay., s. 258
6 Engels, Ütopik Sosyalizm ve vb., s. 87.
7 Engels, ay., s. 87-88.
8 V. I. Lenin, "Philosophical Notebooks", Collected Works
(fourth printing, Progress Publishers, Moscow 1976), vol. XXXIII, p. 357-360.
9 Friedrich Engels, Anti-Dühring (birinci baskı, Sol Yayınları,
Orsel Matbaası, Ankara, Mart 1975), s. 52.
10 F. Engels, Ütopik Sosyalizm ve vb., s. 29-30.
[Öner Ünalan'ın tümceleri alıntılandığı paragraf şöyle: "Böyle okurlar,
sosyalizmin kabataslak bir gelişim tarihinde Kant-Laplace Evrendoğumu (Kosmogonie),
modern bilim ve Darwin, klasik Alman felsefesi ve Hegel ile karşılaşınca da
şaşıracaklar. Ama bilimsel sosyalizm önemli bir Alman ürünüdür ve ancak klasik
felsefesi bilinçli diyalektiğin geleneğini canlı olarak korumuş bir ulustan
doğabilirdi: Almanya'da. Materyalist tarih görüşü ve proleterya ile burjuvazi
arasındaki modern sınıf savaşımına özel uygulayımı ancak diyalektikle
olanaklıydı. Ve Alman burjuvazisinin okul öğretmenleri, büyük Alman filozoflarının
anısını ve onların verdiği diyalektiği boş bir seçmeciliğin (Eklektizismus)
bataklığında boğdularsa, biz de gerçeklikle diyalektiğin korunması için modern
doğabilime tanık olarak başvurmaya o derece zorlandık - biz Alman sosyalistleri
yalnız Saint-Simon'dan, Fourier'den ve Owen'dan değil, ama Kant'tan, Fichte'den ve
Hegel'den de kaynaklandığımız için övünçlüyüz." (Friedrich Engels,
"Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm" (çev. Öner Ünalan), 5. baskı, Sol
Yayınları, Ankara, Ağustos 1978, s. 29-30.)]
11 Bkz.: Engels, Anti-Dühring, s. 54.
12 Lenin, agy., s. 358-359.
13 Bkz.: Engels, Doğanın Diyalektiği, s. 31-32.
14 Lenin, Doğanın Diyalektiği'nin varlığından habersiz öldü
(1924); bununla birlikte, aynı yöntemi kullanarak, Materyalizm ve Ampiryokritisizm'de,
Felsefi not defterleri'nde, vb., aynı sonuçlara vardı ve Engels'in bazı
tezlerini geliştirdi.
Öte yandan, Doğanın Diyalektiği bilim adamlarına kılavuzluk ederek bilimin
daha hızlı gelişmesine katkıda bulundu. Örneğin, 1930'lardan başlayarak fiziğin
gelişmesine önemli katkıları olmuş Japon fizikçiler üzerindeki derin etkisi için
bkz.: Supplement of the Progress of Theoretical Physics, number 50, 1971, c/o
Yukawa Hall, Kyoto University, 606 Kyoto, Japan.
15 Bu eksik özet için SBKP (B) MK Marksizm-Leninizm Enstitüsü'nün
hazırladığı "Sunuş"a bkz.: Doğanın Diyalektiği, s. 7-27.
* [ ] içindeki sözler de
Lenin'indir. -R. G.
i Ragıp Gelencik,
"Doğanın Diyalektiği", Yeni Ülke (dergi), sayı 7, Nisan-Mayıs-Haziran
1979, s. 282-288.
|
|