Kitapları | Alıntılar

1 Mart '98[i]

Sağır ve dilsiz 4 Amerikalı ve 4 Çinli çocuğun nasıl anlaştıklarını araştıran ABD'li iki bilimci, onların ortak devintiler (jestler) kullandıklarını saptamışlar. Deneklerin devintilerle kurdukları tümcelerin yapıları da pek benzermiş. Denekler ayrı toplumlarda bulunduklarına ve bunları ailelerinden öğrenmediklerine göre tümcelerini "genetik olarak kendilerinde var olan bir programa göre kuruyorlar" imiş. ("Dil ve Konuşma Yetisi Doğuştan", Cumhuriyet Bilim Teknik, sayı 271, 28 Şubat 1998.)

Hızla büyüyen genetik bilgi birikimi, çok kişide, her şey için bir gen veya bir genler bağlaşımı (combination'u) veya genetiksel bir program olabileceği gibi bir sanı yaratmış görünüyor. Öyle ki, şaka yollu söylemek gerekirse, insanlarda bir din geni veya bir dinsel genler bağlaşımı bulunduğu ve bunların dinleri farklı insanlarda az çok farklı olduğu ileri sürülse birçok kişi şaşmayacak.

Hangi dille ve nasıl olursa olsun tümcelerin genetiksel bir programa göre kurulması, genetik dediğimiz bilim bakımından saçmadır. Genetikçiler böyle ne idüğü belirsiz programlarla ilgilenmezler. Çok kısa söylemek gerekirse, onları ilgilendiren, canlılardaki soyaçekilir fiziksel ıraların genetik yapıyla ilişkileri ve nelere bağlı olarak nasıl ve nice değiştikleridir.

Dil toplumsal bir görüngüdür ve zorunlu olarak insanoğlunun fiziksel ıralarına göre biçimlenmiştir. İletişmek için toplum üyelerinin ortak fiziksel ıralarına bağlı ortak yetilerin ortak biçimde kullanılması gerekir. Eksiksiz insanlar ile sağır-dilsizlerin ve sağır-dilsiz-körlerin anlaşmak için fiziksel durumlarına uygun ortak imler kullanmaları zorunludur. Sağır-dilsiz-körler ile anlaşmak için dokuntu biçimli devintiler kullanmak gerekir. Peki, sağır-dilsiz-kör ve dokunma duyusundan da yoksun kişilerle anlaşılabilir mi?

Demek ki fiziksel birtakım eksiklikler, belirli bir sınırı aşmamak koşuluyla, anlaşmayı engellemiyor, yalnız fiziksel bakımdan farklı imler kullanmayı gerektiriyor. (Burada beyinsel ıraları da göz önüne almak gerekiyor.) Dil yetisi kullanılabilen fiziksel ıralara ve onlara bağlı yetilere göre farklı biçimlerde dışa vuruyor.

Dil yetisi herhangi bir yeti, örneğin görme veya koku alma yetisi gibi değil, onlardan farklı ve çok karmaşık; çünkü, 1) insanın toplumsal varlığı ile bağlantılı; 2) düşünme ve düşünceyle, demek ki düşünme yetisi gibi çok karmaşık bir yetiyle bağlantılı; 3) insanın fiziksel varlığı ile birçok yoldan bağlantılı.

Varlığının önkoşulu toplumsal varlık olan dil yetisi doğuştan değildir. Doğuştan olan, dil yetisinin varlığı için gerekli fiziksel ıralar ve onlara bağlı yetilerdir.

Dilin çağımızda en ilginç ve en çetin araştırma konularının başında gelmesi boşuna değil.


i Ragıp Gelencik, "Dil Günlüğü", Evrensel Kültür (dergi), sayı 85, Ocak 1999, s. 54.